Bir Yıldız Daha Kaydı
Delikanlı,baba yadigarı kalemini eline aldığında, gece epey ilerlemişti.Ay ışığı tüm odayı muhteşem bir görsel şölen eşliğinde aydınlatıyordu.Bu güzellik ay ışığına aitti.Daha doğrusu aya.Zaten odasında da pek bir şey yoktu.Karyola,gardolap,üç beş kırık sandalye.
Yatağına uzandı,gıcırdayan yatağın sesiyle biraz ürperdi.Perdeyi hışımla yarısına kadar açtı. Gökyüzü hiç olmadığı kadar yıldızlarla doluydu...
Çoban yıldızı her zamanki gibi parlıyordu. Ay ışığının aydınlattığı odasını, aydan çok çoban yıldızı aydınlatıyordu. Onun hemen yanındaki iki yıldız, birbirine aşıktı sanki... Leyla ile Mecnun misali. Ama ötedeki yıldız yalnızdı yapayalnız. Tıpkı delikanlı gibi. Delikanlı çok acıdı yıldızın haline. Yıldız o kadar yalnız ve efkarlıydı ki; Bu manzara karşısında kendini yalnız hissedemedi.
Ağladı delikanlı yıldızın yalnızlığına . Gece boyu ağladı ve ağlamaktan gözleri kızardığı bir sırada uykuya daldı. Ağlayarak uyandı yine. Delicesine bağardı. Kin dolu ses tonu yakarışa dönüşmekteydi. Lütfen! dedi. Allaha yalvarıyordu. O yıldızın yanına gideyim, derdine derman olup gücüne güç katayım. Ve hayal dünyasına daldı. Yıldızın yanına gitti!... Gece boyu gördüklerini yazdı günlüğüne, yıldızla ahbap oldu. Çoban yıldızı ki; yıldızların şahı, o bile kıskandı. Delikanlı yazdıkça yazdı. Aşağıdan Leyla ile Mecnun` a benzeyen yıldızların aslında ahbabı kadar yalnız olduklarını, çoban yıldızının parlamadığını yazdı.
` Çoban yıldızı parlamıyor, Leyla ile Mecnun aslında çok yalnız. İşte bir yıldız daha kaydı`
Delikanlının son cümlesi kaderine çok uygundu.Gece ayın aydınlattığı odasını güneş aydınlatmaya, odanın içine gün girmeye başladığı sırada görünmez oldu, ahbabı ile birlikte. O masum ruhu yıldızların arasında kaldı. Bedeni ise aşağıda. Dünya denen yalan yerinden ` bir yıdız daha kaydı`