HZ. ISMAIL (a.s.)
Kur'an-ý Kerîm'de adý zikredilen peygamberlerden. Kendisine "Allah'ýn kurbaný" anlamýna "Zebihatullah" da denir. Hz. Ýbrahim'in Hacer'den olan büyük oðludur. Kur'an'da on iki yerde ismi zikredilmekte ve ayný zamanda kendisine vahiy indiði bildirilmektedir (el-Bakara, 2/136; Âlu Ýmran, 3/84; en-Nisa, 4/163). Hz. Ýsmail (a.s)'ýn bir Resul ve Nebi olduðu, ümmetine Allah'ýn emirlerinden olan namaz, zekât gibi emirleri bildirdiði anlatýlmaktadýr. Ayný þekilde Hz. Ýbrahim ve Hz. Ýshak ile birlikte Hz. Ya'kub (a.s)'ýn ecdadýndan birisi olduðu (el-Bakara, 2/133) ve Ýsmail (a.s)'ýn babasý Ýbrahim (a.s) ile birlikte Kâbe'nin temelini yükselten ve O'nun temizliðinden sorumlu kimseler olarak anlatýldýðý görülmektedir (el-Bakara, 2/125 ve 127).
Hz. Ýsmail Mekke'ye yerleþen Cürhümîlerin çocuklarý ile büyümüþ ve onlardan ok atýcýlýðýný öðrenmiþtir. Eslem kâbilesinden bir grup, yarýþ için ok atýþýrken, Hz. Peygamber (s.a.s) onlara þöyle demiþtir: "Ey Ýsmail oðullarý! Ok atýnýz, sizin atanýz da mahir bir ok atýcý idi" (Buhâri, Enbiyâ, 12). Hz. Ýsmail iyi bir atýcý ve avcýydý. Mekke'nin harem bölgesinin dýþýna çýkarak avlanýr ve avlanmayý, ata binmeyi, yabani atlarý ehlileþtirip binmeyi çok severdi. Peygamber (s.a.s) "At edininiz! Onu miras olarak alýn ve miras olarak býrakýnýz! Çünkü bu size babanýz Ýsmail'in mirasýdýr" (Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-Nihâye, I, 192) buyurmuþtur. Hz. Ýsmail Arap dilini çok güzel konuþan fasih bir insandý.
Hz. Ýbrahim Allah Teâlâ'nýn emriyle hanýmý Hâcer ve oðlu Ýsmail'i Filistin'den alýp Hicaz'a götürdü. Hz. Ýsmail henüz sütte idi. Kâbe'nin daha sonra inþa edildiði yere yakýn bir yerde büyük bir aðacýn yanýna býraktý. Yanlarýna bir daðarcýk hurma ve biraz su koydu. O zamanlar henüz Mekke þehri kurulmamýþtý, her taraf ýssýzdý. Hatta su da yoktu.
Hz. Ýbrahim dönüp giderken Hacer, "Ey Ýbrahim, bizi bu ýssýz ve kimsesiz vadide býrakýp da nereye gidiyorsun?" dedi. Hacer tekrar, "Ey Ýbrahim! Bizi burada býrakmaný sana Allah mý, emretti?" diye seslendi. Hz. Ýbrahim, "Evet Allah emretti" deyince, Hacer, "Öyleyse Allah bize yeter, bizi o korur" diyerek Allah'a tevekkül etti. Ýbrahim Seniye mevkiine gelince Kâbe'nin bulunduðu tarafa yönelerek þöyle dua etmiþtir: "Ey Rabbimiz, ben zürriyetimden bir kýsmýný senin mukaddes olan evinin yanýnda ekin bitmez bir vadiye yerleþtirdim. Þunun için ki, Rabbimiz (orada) namaz (larýn)'ý dosdoðru kýlsýnlar. Artýk sen insanlardan bir kýsmýnýn gönüllerini onlara meylettir ve kendilerini bazý meyvelerle rýzýklandýr ki (verdiðin nimete) þükretsinler" (Ýbrahim, 14/37).
Aradan günler geçti. Yanlarýndaki su ve hurma bitti. Etrafta kimseler yoktu, çocuk susuzluktan aðlýyordu.
Hacer su aramaya baþladý. Safa tepesine çýktý, etrafa baktý kimseyi göremedi. Ýndi; koþarak Merve'ye geldi; etrafýna bakýndý, kimseyi görmedi. Bir yudum su bulmak için Safa ile Merve arasýndaki bu gidiþ geliþi yedi defa tekrar etti. Yedinci defa Merve'ye çýktýðýnda þimdiki Zemzem kuyusunun bulunduðu yerde bir melek gördü. Ayaðýnýn ökçesiyle yeri eþiyordu. Oradan su çýkmýþtý. Diðer bir rivayete göre çocuk ayaðý ile (veya eli ile) kumlarý eþelemeye baþlamýþ ve oradan bir su çýkmýþtýr. Hacer gelip kana kana içti, çocuðuna da içirdi.
Hz. Hacer su boþa akmasýn diye gölet yapýp suyu muhafaza etmeye çalýþýyor, bir yandan da avuçlarýyla kýrbasýný dolduruyordu. Hz. Peygamber (s.a.s) bunu þöyle anlatmýþtýr: "Allah Ýsmail'in annesi Hacer'e rahmet eylesin! Eðer o Zemzem'i kendi haline býraksaydý da, soyu avuçlamasaydý, muhakkak ki Zemzem akar bir kaynak olurdu" (Buhârî, Enbiyâ, 9).
Hz. Hacer'in suyu bulmasýndan sonra Mekke vadisinden geçen Cürhümîlerden bir grup vadinin üstünde bir kuþ gördüler. Bu kuþun su olan yerde uçtuðunu bilen Cürhümîler daha önce bu vadide bir su kaynaðý yoktu. Acaba, yeni bir su kaynaðý mý bulundu diye içlerinden birisini kontrol için gönderdiler. Suyu haber alýnca, gelip su baþýna yerleþmek için Hz. Hacer'den izin istediler. Suda bir hak iddia etmemek þartýyla Hz. Hacer onlara izin verdi. Hz. Ýsmail fasih arapçayý bunlardan öðrendi, gençlik yaþýna gelince Cürhümîler içlerinden bir kýzla Hz. Ýsmail'i evlendirdiler. Bu evlilikten sonra Hz. Hacer vefat etti.
Hz. Ýbrahim oðlunun durumunu kontrol için Mekke'ye geldi. Hz. Ýsmail'in evine geldiðinde onu evde bulamadý. Hz. Ýsmail'in hanýmý ile aralarýnda þu konuþma geçti:
"Ýsmail nerede?" diye sordu. Hz. Ýsmail'in hanýmý;
"Rýzýk temin etmek için ava gitti" dedi.
"Geçiminiz nasýl?" diye sordu.
"Darlýk içindeyiz, durumumuz kötü" diye cevapladý.
Hz. Ýbrahim; "Kocan geldiðinde selâm söyle, kapýsýnýn eþiðini deðiþtirsin" dedi ve gitti.
smail avdan dönünce hanýmýyla aralarýnda þu konuþma geçti. Ýsmail (a.s):
"Evimize gelen oldu mu?"
"Evet, yaslý bir adam geldi, seni sordu, cevap verdim. Geçimimizi sordu "darlýk içindeyiz" dedim".
Hz. Ýsmail, "sana bir þey tenbih etti mi?" dedi. Kadýn, "Sana selâm söylememi istedi ve "kapýnýn eþiðini deðiþtirsin" diye tenbih etti" dedi. Ýsmail (a.s) durumu anladý ve:
"O gelen ihtiyar babamdý. Senden ayrýlmamý istiyor, artýk evine dön dedi."
Böylece Ýsmail ilk eþinden boþandý. Bir müddet sonra Cürhümîlerden baþka bir kýzla evlendi.
Ýbrahim (a.s) Mekke'ye geldi. Yine Ýsmail (a.s) ava gitmiþti. Hanýmýyla aralarýnda yukarýdakine benzer þekilde bir konuþma geçti. Ancak kadýn geçimlerinin ve kocasýnýn iyi olduðunu söyledi. Daha sonra Ýbrahim: "Kocan geldiðinde ona selâm söyle, kapýsýnýn eþiðini güzel tutsun" dedi.
Ýsmail avdan gelince hanýmý olanlarý anlattý. Ýsmail: "O babamdý. Sen de evimin eþiðisin. Seni hoþ tutmamý emrediyor" (Buhârî, Enbiyâ, 9) dedi.
Hz. Ýbrahim zaman zaman Þam'dan gelip oðlunu ve hanýmý Hacer'i ziyaret ederdi. Bir defa rüyasýnda oðlu Ýsmail'i kurban ettiðini görmüþtü. Rüya üç gece aynen tekerrür edince Hz. Ýbrahim durumunu oðluna açýp:
"Ey oðulcuðum, rüyamda seni kurban ettiðimi gördüm, buna ne dersin? dedi. Hz. Ýsmail; "Babacýðým, emrolunduðun þeyi yap, inþallah beni sabredenlerden bulacaksýn, diye cevap verdi" (es-Saffat, 37/102).
Hz. Ýbrahim ve Ýsmail'in bu teslimiyetini Allah mükafatlandýrdý. Ýsmail'in yerine büyük bir kurbanlýk verdi (es-Saffat, 37/107).
Ancak Yahudiler Hz. Ýbrahim (a.s)'ýn kurban ettiði oðlunun Hz. Ýsmail deðil Hz. Ýshak olduðunu iddia ederler (bk. Ali el-Muttekî el-Hindî, Kenzu'l Ummâl, XI, 490).
Bu konuda bazý zayýf rivayetler varsa da Yahudilerin bu iddialarýnýn asýl sebebi kýskançlýklarýdýr. Halife Hz. Ömer b. Abdülaziz müslüman olan bir Yahudi alimine "Hz. Ýbrahim'in hangi oðlunu kurban etmesi emrolundu?" diye sormuþtu. Bu zat þöyle dedi: "Vallahi, Allah Ýsmail'in kesilmesini emretmiþti. Bunu Yahudiler de bilirler. Ancak Yahudiler Araplarý kýskanýrlar. Babanýz Ýsmail'in kurban edilmesi hakkýndaki ilahi emre boyun eðiþi ve sabrýnýn Allah tarafýndan övülmesini çekemezler de bu fazileti kendi atalarý olan Ýshak (a.s)'a vermek isterler" (Taberî, Tarih, I, 138,139).
Hz. Ýbrahim'in Mekke'ye yaptýðý bir sefer sýrasýnda Allah tarafýndan Kâbe'yi yapmasý emredilmiþti. Oðlu Ýsmail ile birlikte Kâbe'yi yaptýlar (el-Bakara, 2/127; el-Hacc, 22/26-27). Ýs mail (a.s) tas getiriyor, Ýbrahim (a.s) duvar örüyordu.
Babasýnýn vefatýndan sonra Hz. Ýsmail, Hicaz halkýna peygamber oldu. Bu husus Kur'an-ý Kerîm'de: "Kitap (Kur'an) da Ýsmail (a.s)'ý de an ki 0, va'dinde sadýk rasûl ve nebî idi. O ehli (kavmi)ne namaz ve zekatla emrederdi ve O Rabbi Teâlâ'nýn yanýnda (söz ve hareketleriyle) makbul idi" (Meryem, 19/55-56) buyurulur.
Nakledildiðine göre Hz. Ýsmail babasýnýn vefatýndan kýrk yýl sonra 137 yaþýnda vefat etmiþ ve Hacer'in Hicr'deki kabrinin yanýna defnedilmiþtir. Araplarýn el-Musta'rebe grubu Hz. Ýsmail (a.s)'in oðullarýndan çoðalmýþ olup, bunlarýn kökü Adnan'a dayanýr.
Hz. Ýsmail'in kabri Harem'deki Hicr denilen yerdedir (Ali el-Muttekî el-Hindi, Kenzu'l-Ummâl, XI, 490).
alıntı:http://www.enfal.de