Bu şiir 1947 yılında Paris'te Sen Nehri kıyısında çöpçüler tarafından sahipsizce ölü bulunan bir kişinin cebinden çıkmıştır.
..:: ÖYLE HASRETİM Kİ EZAN SESİNE ::..
Bu kent her şeyiyle bana yabancı
Öyle hasretim ki Ezan sesine
Ararım çevremde minare,cami,
Lakin takılırım çan kulesine.
Her semtin muhteşem kilisesine
Yad'el elemleri sara içimi
Uyansam her sabah Ezan sesiyle
Görsem Ayşeceği su testisi ile
Ninemi yaşmaklı namaz kılarken,
Dinlesem dedemi KUR'AN okurken
Başımı huşuyla yastığa koysam
Sonra toparlanıp yola koyulsam.
Yahut günün şavkı vururken camdan
Heybetli sesiyle çağırsa babam........
Annem de kalk yavrum,aslanım dese
Tutup elleriyle omuzlarımdan
O müşfik haliyle sarılsa,öpse....
Uzaklarda yurdum,burdan çok uzak
Her mevsim güneşle,masmavi göklü
Camili,kubbeli,kümbetli,köşklü.
Ozanlı,garipli,kervansaraylı
Hele insanları Alp'li Giray'lı
Yok haber onlardan,baba evinden
Bu yüzdendir halim kopuk bir yaprak,
Herşey çok uzakta benden,çok uzak
Gözlerim daima engine dalar
İsterim ki;her an Anayurdum'da
Dağları dumanlı,yazlı Kırım'da
Duvarında mavzer ve Kur'an olan
Ata ocağında,bizim konakta
Bir bakır sinili sofra başında
İftar beklenilsin,dua edilsin.
Ve sessiz sedasız yemek yenilsin.
Sonra şadırvanda abdest alınıp
Hep birlikte teravih'e gidilsin.
Evet,yurdum uzak;burdan çok uzak
Bir ferahlık yahut birşey umarak
Düşerek yollara akşam üstleri
Böyle çaresizim yıllardan beri
Her zaman ki gibi yorgun ve bitkin,
Artırıp yükünü hasta kalbimin
Her an heyacanlı gözlerimde yaş
Görmek ümidiyle bir Türk,bir dildaş
Dolaşırım Paris Caddelerini,
Yorgun akan Sen'i,köprülerini.......
Bir karakış vakti Sen kıyısında
Kafamın içinde Türk'lük ülküsü
Ruhumu kavuran özyurt hasreti
Böyle geçeceğim ebediyete
Donmuş cesedimi bulup çöpçüler
Defnedilmek üzere götürecekler
Kimim ben ve neyim,ne bilecekler!........