Genç bir gitarcı sahilde dalgın dalgın yürüyordu. Her zamanki gibi durgun ve dalgındı. Aklında yine kendisini bırakıp giden sevgilisi vardı. Sonra çantasından gitarını çıkarttı ve çalmaya başladı. Gözlerini kapattı ve kendini müziğe bıraktı.Eski günleri, mutlu olduğu o günleri düşündü.Kulağına gelen bozuk para sesleri onu bu hayal alaminden uzaklaştırmaya yetti.Gözlerini açtığında etrafına insanların dizildiğini ve çantasına para attıklarını gördü.Daha bir neşeli çalmaya başladı gitarını… Akşam olmuştu ve artık gitmek zorundaydı. Herkes ona bu güzel müzik ziyafeti için teşekkür etti. Yavaş yavaş yağan yağmurun altında evinin yolunu tuttu.Yine düşünceleriyle başbaşa kaldı ama mutluydu.Artık ev kirasını ödeyecek kadar olmasada kendine düzen verecek kadar parası vardı. Eve girdiğinde gözleri muhabbet kuşunun kafesine takıldı. Muhabbet kuşu görünmüyordu kafeste. Kafesin yanına gittiğinde kuşunun hareketsiz kafesin dibinde yattığını gördü. İçi burkulmuştu çünkü bu kuş sevdiğinden kalan son hatıraymış… Daha sonra cebinden kağıt paraları çıkarıp saymaya başladı ve gitar çantasını açtı, kalan bozuklukları almak için.Gitarının içinde bir kağıt gördü.Açtı ve okumaya başladı. Not sevgilisindenmiş: “Demek hala bizim şarkımızı çalıyorsun.Biliyomusun bugün bendeki muhabbet kuşu öldü. Sanırım ayrılığa daha fazla dayanamadı. Ama biz insanız dayanabiliriz değil mi? gidiyorum artık buralardan bu gün son günüm. Sende biliyorsun gitmek zorundayım. Hoşçakal…” Yüreği sızlamıştı. Artık onunla aynı şehiri paylaşamıyacak olma fikri onun için çok zor geliyordu. Birden ısrarlı bir şekilde kapı çalmaya başladı. Kapıdakinin o olduğunu hayal etmiş ve bu hayali bozmamak için kapıyı açmamıştı. Sonra yatağına uzanmış ve uyumuş.
BİR DAHA UYANMAMAK ÜZERE…