(DURAN FORM)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
(DURAN FORM)

FORMUMUZA HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 YARIM KALAN HİKAYE

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
habibe
Formun Prensesi
Formun Prensesi
habibe


Mesaj Sayısı : 68
Kayıt tarihi : 23/02/08
Yaş : 32
Nerden : AKSARAY

YARIM KALAN HİKAYE Empty
MesajKonu: YARIM KALAN HİKAYE   YARIM KALAN HİKAYE Icon_minitimePtsi Mart 17, 2008 9:14 pm

Yarım Kalan Hikaye


“Yaşadığım her ayrılık ruhuma ekleniyor bir bir, geceden arta kalan karanlıklarda. Suskun bir saat tik taklarıyla bozuyor zamanın dinginliğini. Bir kedi miyavlayarak adımlıyor loş merdivenin basamaklarını donuk bakışlar eşliğinde.
Nasıl da geçiyor yıllar, nasıl da çaresiz bırakıyor yaşanılanlar… Odanın ortasında öylece otururken sarıveriyor dört bir yanımı anılar, anılmayı bekleyenler. Çaresiz bakışlarım aynadaki yorgun bakışlarla kesişiyor aniden, aynı anda hem zamanın hem de ruhumun dalgalanışına tanıklık ediyorum karşı çıkmaksızın. Yalnızlık bir çığ gibi büyürken benliğimde buzdan kale içinde yanan alevden farksız düşlerim. Pencerelerden gün ışığı sızıyor, perdelerden umut damlıyor, temizleyiveriyorum el çabukluğuyla. Hiç bitmeyecekmiş gibi duran bir melodinin sol anahtarında gizli artık düşlerim, suskun gülüşlerim. Elimi uzatıyorum küskün aynaya, küskünlüğü elimi kesiyor. Bir “ben” damlıyor, bir “sen”… Asla bir “biz” olamıyor. Ruhum suskun belli ki o çoktan kabullenmiş; kendini bir muma hapsetmiş, yanıyor da yanıyor…”
Gözleri, siyaha çalan uçsuz bucaksız denizde bir şeyler arıyordu. Ruhu, uçmayı yeni öğrenecek bir kuş kadar telaşlı… Bakışları bulutlara takıldı aniden, ardından bulutlar ruhunu sürüklemeye başladı. Soğuk ve puslu bir kış akşamıydı. Elindeki mektuba baktıkça kararıyordu gözleri, karmaşıklaşıyordu hisleri; içini yakanın ne olduğunu bilemiyordu. Kocaman bir kırk yılı birlikte geçirdiği insan bunları düşünmüş olabilir miydi? Bilemiyordu, son birkaç yılda yaşadıkları ona çok ağır gelmişti. Sevdiği ve ihtiyaç duyduğu insanı kaybetmişti ve şimdi onun - hiç öğrenemediği - hislerinin kuşatması altındaydı. Belki de bu baştan kaybedilmiş bir savaştı ve o… Oturduğu bankta yalnız olmadığını fark etti. Otuzlu yaşlarda bir kadındı, yanı başında ne kadar zamandır oturduğunu bilmediği kişi. Ne zamandır buradasın, diyecek oldu bir ara; sonra vazgeçti. Genç kadın tüm içinden geçenleri anlamış gibi yıllardır buradayım, dedi buğulu bir sesle, seni bekliyordum. O, yaşadığı şaşkınlıkla boğuşurken kadın usulca konuşmasına devam ediyordu:
- Evliyim, sevdiğime inandığım bir eşim var ama asla “biz” olamadık. Ne kadar bastırmaya çalışsam da ben, bir aralık sızıyor işte yüreğime bu önüne geçilmez yılgınlık. Ona bunları anlatarak onu da bu girdabın içine almak istemiyorum; zaten bunları anlatsam da onu kendi dünyasından koparıp alabileceğimi, beni anlayabileceğini sanmıyorum. Bu yüzden yılgın akşamlarda kırgın kalemlere anlatıyorum derdimi sadece, onlar da dayanamayıp bu yükü kağıtla paylaşıyor…
Adam şaşkınlık içerisinde yerinden kalktı ve neredeyse eşinin duygularına tercüman olan bu kadına bakmadan yürümeye başladı. Nereye gittiğini kendisi de bilmezken evinin önünde buldu kendini. Cebindeki anahtarı çıkarıp usulca kapıyı açtı. Merdivenlere yönelen adımları aynanın önüne gelince durdu. Çalışma masasına usulca oturdu, bakışları karşısında duran aynaya kilitli… Ne çok zaman geçmişti eline kalem almayalı. Yazdı, yazdı, yazdı… Şimdi yüreği kağıtta atıyordu, ruhu yazdıklarına sinmişti. Ne kadar süredir yazdığını bilmiyordu, yorgun düşmüş ruhu ile birlikte usulca arkasına yaslandı ve gözlerini yumdu.
“…Sensiz kalmak ne kadar acı verici olsa da sana asla ulaşamadığımı bilmek içimi daha çok acıtıyor. Sensiz kalışıma üzülürken aslında hep sensiz olduğumu öğrenmek ruhumu daha fazla örseliyor. Bir kağıt gibi buruşturup atıyorum yüreğimi şimdi. Karşımdaki ayna bile bana yabancı, eşyalarsa küs. Sus pus bir ömrün sonunda can çekişiyorum. Bu kadar mı derindi acın, acıtılmışlığın ve ben bu kadar mı kördüm? Anladım ki bazen anlamak çözmüyormuş hiçbir şeyi ve onarmıyormuş kırılan umutları. Sırları döküldükçe aynanın yüreğim sırlanıyor, sırlanıyor, sırlanıyor… Sınırlanıyor ruhum. Bir ömrü anlamak, bir ruhu çıplak bırakmak…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YARIM KALAN HİKAYE
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
(DURAN FORM) :: Habibe'nin Köşesi :: Benim Köşem(Admin Yardımcısı)-
Buraya geçin: